Son dönemde gündemi meşgul eden konulardan biri olan kürtaj yasağınının aslında sanıldığından çok daha eski bir geçmişe dayandığını kısa bir zaman öncesine kadar fark etmemiştim. Bu yazıyla beraber gündemin tarihi kürtaj ve kürtaj yasağına genel olarak dikkat çekmek istedim. Böylece 2013’de hala gündemde olan bu konunun Osmanlı Devleti’ne uzanan tarihine genel bir bakış atacağız.
Tarihe baktığımız zaman tüm dinlerin anne karnındaki çocuğun düşürülmesini yasakladığını görüyoruz. Budizm, Zerdüştlük ve Hinduizmde çocuk düşürmek yasaklanmıştı. Hatta Hintliler'de çocuk düşüren kadın kastın dışına çıkarılırdı. Yahudiler'in kutsal kitabında evlilik ve çoğalma emredilmiş olduğundan kısır eşin boşanması ve cariyelik kavramı meşru sayılmıştı. Tevrata göre, “çocuk düşüren kadın çocuğun ölümüne ve nüfusun azalmasına sebep olduğu için cani sayılır”. İslamiyet'te olduğu gibi Hristiyanlık'ta da çocuk düşürmek büyük günah kabul edilmiştir. Kiliseler tarih boyunca Hristiyan kadınların çocuklarını düşürmek için ilaç içmelerini yasaklamış ve kınamışlardır. İncilin “Çoğalınız ve dünyayı doldurunuz” buyruğundan hareket eden Papalık ve kiliseler çocuk düşürme fiiline karşı çıkmışlardır (Harman, 363).
Tarihe baktığımız zaman tüm dinlerin anne karnındaki çocuğun düşürülmesini yasakladığını görüyoruz. Budizm, Zerdüştlük ve Hinduizmde çocuk düşürmek yasaklanmıştı. Hatta Hintliler'de çocuk düşüren kadın kastın dışına çıkarılırdı. Yahudiler'in kutsal kitabında evlilik ve çoğalma emredilmiş olduğundan kısır eşin boşanması ve cariyelik kavramı meşru sayılmıştı. Tevrata göre, “çocuk düşüren kadın çocuğun ölümüne ve nüfusun azalmasına sebep olduğu için cani sayılır”. İslamiyet'te olduğu gibi Hristiyanlık'ta da çocuk düşürmek büyük günah kabul edilmiştir. Kiliseler tarih boyunca Hristiyan kadınların çocuklarını düşürmek için ilaç içmelerini yasaklamış ve kınamışlardır. İncilin “Çoğalınız ve dünyayı doldurunuz” buyruğundan hareket eden Papalık ve kiliseler çocuk düşürme fiiline karşı çıkmışlardır (Harman, 363).
Hanefi hukuka gore yönetilen Osmanlı Devleti’nde de büyük nüfus eşittir büyük devlet ilkesine bağlı kalarak kürtaj, başka bir deyişle “ıskat-ı cenin”, ile iligili bazı yasalar düzenlenmiştir. Osmanlı Devleti’nde kürtaja değinen yasaları yine hem nüfus artırmaya yönelik politikalara hem de İslam Hukuku'na bağlı kalınarak ilk kez 1858 tarihli Osmanlı Ceza Kanunu'nda görüyoruz (Konan,229). Kanunnamenin kürtajla ilgili içeriğine girmeden önce hanefi hukukun ıskat-ı cenin meselesine nasıl yaklaştığına daha detaylı bakmakta fayda var. Hanefi Hukuku'na göre insan hayatı ceninin ana rahmine düştüğü anda başladığından zaruri sebepler olmadıkça hamileliğin ilk 120 gününden sonra ceninin hayat hakkı korunarak çocuk düşürülmesi cinayet sayılır. Yine Hanefi Hukuku'na gore, kürtaj ancak çocuğun ilk 120 günde aldırılması ya da gebe annenin hayatının tehlikede olması durumunda mümkün. İslamiyet'e göre annenin hayatının doğacak çocuğun hayatından daha ön planda tutulduğunu görüyoruz. |
Osmanlı Devleti’nde 18.yüzyıldan itibaren gündemde olan tartışmalı bir konudur. Yapılan araştırmalar gösteriyor ki, bu tartışmaların en önemli kaynağı, kürtaj işleminin ana rahmi açısından devletin egemenliğine konu olan “özel bir alan” olarak görülmesidir.15. Yüzyılda Doğum Aletleri**
Yukarıda da belirtildiği üzere Osmanlı’da kürtaj suçunun cezalandırılmasının tek gerekçesi İslam dini değildi. 18. yüzyıla gelindiğinde nüfusu artırmaya yönelik politikaların bir sonucu olarak kürtaj sürecine dahil olanların cezalandırılmasına dair hukuki adımlar atıldığını görüyoruz. 18. yüzyılın sonlarına gelindiğinde, yoksul ailelerin gebeliklere son verebilmek için ıskat-ı cenin yöntemlerini kullandığı ve bunun nüfusun azalmasına sebebiyet verdiği anlaşılmıştır. Ayrıca yerleşim birimlerinde sık sık Müslüman nüfusun Hristiyan nüfustan sayıca azınlıkta kaldığının görülmesiyle, çocuk doğurmak adeta milli bir görev olarak görülmüştür. Osmanlı Devleti’nde kürtajla ilgili yasaklamaların içerdiği ilk belge 1766 tarihli. 1789’da III. Selim çocuk düşürmesine neden olan ilaçların hekimler ve aktarlar tarafından satılmamasına dair ferman yayımladı. 1838’de ise 2. Mahmut'un çocuk düşürülmesinin önüne geçmek için yayımladığı fermanda ıskat-ı ceninin imparatorluk genelinde yaygınlık kazanmasına vurgu yapılarak ülkenin bayındır bir hale gelmesinin nüfusun artmasına bağlı olduğuna değinildi ve çocuk düşürme "fiili ilahi iradeye karşı geldiği, nüfusun çoğalmasını engellediği ve annenin sağlığını da tehlikeye attığı” gerekçeleriyle yasaklandı.
1838 tarihli Meclis-I Umur-ı Nafi tarafından verilen layihada ise belirtilen bir diğer husus kürtaj işlemi sırasında ölen kadınların ölümü hak ettikleridir. Yine bu layihada haz duygusuyla kürtaj yaptıranların baskı altına alınması ve yoksulluk nedeniyle çocuklarını aldırmak isteyen ailelere gerekli maddi yardımın yapılması öngörülmüştür.
Tanzimat dönemi içinde Osmanlı'da 1858’de Ceza Kanunnamesi'ndeki hükümlerle ilk kez ıskat-ı cenin açıkca yasaklanmıştır. Kanunnamedeki ıskat-ı ceninle ilgili ana maddede şu hükme yer verilmiştir : "Bir kimse darp yahut sair bir guna fiil ile hamile hatunun ıskat-ı cenin eylemesine sebeb olursa diyet-i şerriyesi istifa olunduktan sonra eğer bu teaddsi an-kasd olmuş ise muvakkaten küreğe konulur.”
Bu kanunnamede “rızasıyla dahi olsa” bir hamile kadına düşük yapması için ilaç içiren ya da başka vasıtalarla yardım eden (kürtaj) kimsenin, altı aydan iki seneye kadar hapis cezası alacağı hükmü de yer almaktadır.
Yukarıda da belirtildiği üzere kürtaj Osmanlı Devleti’nde 18.yüzyıldan itibaren gündemde olan tartışmalı bir konudur. Yapılan araştırmalar gösteriyor ki, bu tartışmaların en önemli kaynağı, kürtaj işleminin ana rahmi açısından devletin egemenliğine konu olan “özel bir alan” olarak görülmesidir. Nitekim, devletin kürtaj yasağını ceninin (bireyin) yaşamasına izin verme hakkı olarak algılaması ve bunu halkı üzerinde bir egemenlik hakkı olarak görmesi o dönemde henüz temel hak ve özgürlüklerin gelişmemisinden kaynaklanmaktadır. Annenin bedeni üzerinde tasarruf hakkı ve çocuk doğurmayı reddetme özgürlüğü o dönemde bir çok devlet gibi Osmanlı Devleti’nde de kabul edilebilir bir kavram değildi.
Yazar: Nazlı Özkul
Kaynakça
· Dr. Belkıs Konan,”Osmanlı Devleti’nde Çocuk Düşürme Suçu”,AÜHFD,C.57,s.319-335
· Ömer Faruk Harman, “Çocuk Düşürme”, DIA, C.8, s. 363.
· Güneri Cıvaoğlu,”Osmanlı’da Kürtaj”,Milliyet,17 Temmuz 2012
http://siyaset.milliyet.com.tr/osmanli-da-kurtaj/siyaset/siyasetyazardetay/17.07.2012/1567952/default.htm
· Şule Türker,”Kürtajla İlgili İlk Yasak 250 yıl once çıktı”,Gazete Vatan, 5 Ağustos 2012
http://pazarvatan.gazetevatan.com/haberdetay.asp?hid=18873
· Gülhan Balsoy,”Politik Bir Alan Olarak Kadın Bedeni Osmanlı Toplumunda Kürtajın Yasaklanması”,Toplumsal Tarih,Temmuz 2012, Syf. 38 ve tamamı
· NTV Tarih, Temmuz 2012, Syf. 21,22
*19. yüzyılın şairlerinden Enderunlu Fazıl'ın yazma Zenannâme'sinde doğum sahnesi.
Doğum odası günler öncesinden hazırlanır, doğum öreke denen doğum sahnesinde ebe yardımıyla gerçekleşirdi (NTV Tarih 42.Sayı)
**Şerefeddin Sabuncuoğlu'nun 15. yüzyılın ikinci yarısında yazdığı ünlü cerrahi kitabı Cerrâhiyetü'l Hâniyye'de çizimleri yer alan ve doğum esnasında kullanılan aletlet (NTV Tarih 42. Sayı)
Tanzimat dönemi içinde Osmanlı'da 1858’de Ceza Kanunnamesi'ndeki hükümlerle ilk kez ıskat-ı cenin açıkca yasaklanmıştır. Kanunnamedeki ıskat-ı ceninle ilgili ana maddede şu hükme yer verilmiştir : "Bir kimse darp yahut sair bir guna fiil ile hamile hatunun ıskat-ı cenin eylemesine sebeb olursa diyet-i şerriyesi istifa olunduktan sonra eğer bu teaddsi an-kasd olmuş ise muvakkaten küreğe konulur.”
Bu kanunnamede “rızasıyla dahi olsa” bir hamile kadına düşük yapması için ilaç içiren ya da başka vasıtalarla yardım eden (kürtaj) kimsenin, altı aydan iki seneye kadar hapis cezası alacağı hükmü de yer almaktadır.
Yukarıda da belirtildiği üzere kürtaj Osmanlı Devleti’nde 18.yüzyıldan itibaren gündemde olan tartışmalı bir konudur. Yapılan araştırmalar gösteriyor ki, bu tartışmaların en önemli kaynağı, kürtaj işleminin ana rahmi açısından devletin egemenliğine konu olan “özel bir alan” olarak görülmesidir. Nitekim, devletin kürtaj yasağını ceninin (bireyin) yaşamasına izin verme hakkı olarak algılaması ve bunu halkı üzerinde bir egemenlik hakkı olarak görmesi o dönemde henüz temel hak ve özgürlüklerin gelişmemisinden kaynaklanmaktadır. Annenin bedeni üzerinde tasarruf hakkı ve çocuk doğurmayı reddetme özgürlüğü o dönemde bir çok devlet gibi Osmanlı Devleti’nde de kabul edilebilir bir kavram değildi.
Yazar: Nazlı Özkul
Kaynakça
· Dr. Belkıs Konan,”Osmanlı Devleti’nde Çocuk Düşürme Suçu”,AÜHFD,C.57,s.319-335
· Ömer Faruk Harman, “Çocuk Düşürme”, DIA, C.8, s. 363.
· Güneri Cıvaoğlu,”Osmanlı’da Kürtaj”,Milliyet,17 Temmuz 2012
http://siyaset.milliyet.com.tr/osmanli-da-kurtaj/siyaset/siyasetyazardetay/17.07.2012/1567952/default.htm
· Şule Türker,”Kürtajla İlgili İlk Yasak 250 yıl once çıktı”,Gazete Vatan, 5 Ağustos 2012
http://pazarvatan.gazetevatan.com/haberdetay.asp?hid=18873
· Gülhan Balsoy,”Politik Bir Alan Olarak Kadın Bedeni Osmanlı Toplumunda Kürtajın Yasaklanması”,Toplumsal Tarih,Temmuz 2012, Syf. 38 ve tamamı
· NTV Tarih, Temmuz 2012, Syf. 21,22
*19. yüzyılın şairlerinden Enderunlu Fazıl'ın yazma Zenannâme'sinde doğum sahnesi.
Doğum odası günler öncesinden hazırlanır, doğum öreke denen doğum sahnesinde ebe yardımıyla gerçekleşirdi (NTV Tarih 42.Sayı)
**Şerefeddin Sabuncuoğlu'nun 15. yüzyılın ikinci yarısında yazdığı ünlü cerrahi kitabı Cerrâhiyetü'l Hâniyye'de çizimleri yer alan ve doğum esnasında kullanılan aletlet (NTV Tarih 42. Sayı)