Popüler kültürdeki gelişmeleri takip etmek bir ülkenin sosyoekonomik ve siyasi dönüşümlerini de görmek için iyi bir araç işlevi görebilir. Özellikle son senelerde sinemaları işgal eden Amerikan kahramanlarının da nasıl badireler atlatıp bugüne geldiklerini incelemek de bize okyanusun öte yakasındaki "macera dolu Amerika"nın hikayesi hakkında birçok bilgi verir nitelikte. Bunun yanında bu yazıda görülebileceği gibi Amerikan kahramanları sadece çizgi roman sayfalarında dört tarafı beyaz çerçeveyle çevrili bir dünyanın içine hapsolmadılar. Tam tersine dünya meseleleriyle yakinen ilgilendiler ve özellikle kriz dönemlerinde bir propaganda işlevi gördüler. Mavi taytının üzerine kırmızı donunu çekip bir de pelerin takan "Çelik Adam" (Man of Steel)'ın söylemlerinin dönüşümüne bakmak bile propagandanın barizliğini bize gösterebilir.
Superman'in ilk ortaya çıktığı 1930'lu yıllarda amacı "Hakikat ve adalet"i sağlamakken, Amerika'nın bir süper güç olarak dünya politikasında yerini sağlamlaştırdığı Soğuk Savaş yıllarında Superman "Hakikat, Adalet ve Amerikan Tarzı"(Truth, Justice and the American Way") sloganıyla düşmanlarına karşı savaş açtı. Bu ve bu yazıyı takip edecek ikinci yazı da tam da bu meseleyi birazcık daha detaylandırmak için hazırlandı. Bu iki yazıda 1930-70 arası Amerikan çizgi romanlarının dönüşümü ve bu dönüşüme etki eden siyasi ve sosyoekonomik faktörler kısaca anlatılmaya çalışılacak. Amerika'nın bir süper güç olarak dünya politikasında yerini sağlamlaştırdığı Soğuk Savaş yıllarında Superman "Hakikat, Adalet ve Amerikan Tarzı" sloganıyla düşmanlarına karşı savaş açtı |
Başlangıç yılları ve Büyük Buhran
1920'lerin son yılına kadar bugünkü anlamıyla bir Amerikan çizgi romanı kahramanından bahsetmek pek mümkün görünmüyor. Bu dönemden önceki "Hairbreadth Harry" (1906) veya Roy Crone'ın "Was Tubbs" (1924) gibi çizgi romanları daha çok mizahi öğelere odaklandığını görüyoruz. Çizgi romanlarda macera tarzının kapısını ilk aralayan kahraman olan Tarzan'ın ortaya çıkışı ise Amerikan toplumunun gerek ekonomik gerek psikolojik olarak bir çöküş yaşadığı Büyük Buhran'ın başlangıcı olan 1929 yılına rastlıyor. Tarzan'ın kısa sürede beklenenin üstünde satış rakamlarına ulaşması bunalım yıllarında çizgi roman yayıncılarına da yeni bir umut olduğu söylenebilir. Tarzan'ın hemen arkasından Chicago'daki gangsterlere savaş açan Dick Tracy 1930'da basılmaya başladı.
Flash Gordon (1933) ve ilk kez tayt giyen bir süper kahramanla karşılaştığımız Phantom (1936) çizgi romanları da Amerikalılar için karanlık yıllar olarak adlandırılabilecek bu yıllarda gerçek dünyanın acımasızlığından kaçmak için bulunmaz nimetlerdi. Bunalım yıllarında başlarına ne gelirse gelsin tüm sorunları alt etmeyi başaran güçlü erkek imajıyla ortaya çıkan kahramanlar takipçilerinin de umut ışığı olmuştu. 1936'ya geldiğimizde ise Detective Comics'in kurulması Amerikan çizgi roman tarihinde önemli bir dönemeç olarak adlandırılabilir zira DC bu dönemde Amerikan pop kültürüne iki önemli sembol hediye etti. Jerry Siegel ve Joe Shuster 1938 yılında "A Genius in Intellect / A Herculer in Strength / A Nemesis to wrong-doers / The Superman!" sloganıyla Superman'i Kripton'dan ithal edip Amerika'yla tanıştırdı. Ancak ilk yıllarında Superman bugünkü gibi Lex Luthor'ı veya dünya dışı tehlikelere karşı değil, dönemin ruhuna uygun olarak daha çok kumarbazlarla, tefecilerle, gansterlere savaş açıyordu. |
Bu nedenle tam da Büyük Buhran yıllarında bir çok bakımdan kara para aklayanlara karşı ezilen Amerikalıların da sesi oluyordu. Superman'dan bir yıl sonra ise özel güçleri olmayan daha karanlık bir kahraman, Batman yayın hayatına başladı ve Amerikalıların ilgisini çekmeyi başardı. Greg McCue'dan alıntı yapmak gerekirse :
"Batman was compelling because he suggested the darker side of human nature while Superman attracted the lighter side. The atmosphere of a tale complemented the national mood at the time. While Superman provided an escape from the twin threats of lingering depression and impending war, Batman acknowledged them." (McCue, 19) Yükselen popülariteleriyle DC'nin iki kafadarı Amerikan çizgi romanlarının Altın Çağı olarak bilinen 1940-1955 döneminin de başlangıcını haber veriyorlardı. Ancak bu dönemde çizgi romanların asıl patlama yapmasının bir başka dış etkisi olacaktı : İkinci Dünya Savaşı. |
Altın Çağ
Savaş dönemiyle başlayan ve 1955'te Amerikan çizgi roman piyasasının geçici olarak kısır döngüye girmesiyle sonuçlanan Altın Çağ döneminde çizgi romanlar bugün bile hayal edilemeyecek bir tiraj rakamına ulaştılar. Dönemin ortasına geldiğimizde çizgi romanların tirajı 60 milyona dayanmıştı ve geçici bir süre de olsa çizgi roman yayıncılığı Amerika'daki en kârlı işlerden birine dönüşmüştü. Bir kez daha altını çizmekte yarar var Altın Çağ'ın başlangıcının İkinci Dünya Savaşı'nın başlangıcıyla örtüşmesi çok da sürpriz değildi. Zira Sam Amca Amerikalıları orduya davet ederken, çizgi roman kahramanları da yurtsever ateşini diri tutmak için ellerinden geleni yapıyorlardı. İlk çıktığında eşlerini döven sarhoş kocaları, gangsterleri kovalayan Superman birdenbire uluslararası ilişkilere el atıyor, ismindeki "super"e yakışır şekilde dünyayı tehdit eden "süper-düşmanlar"a savaş açıyordu. Bu dönemde Superman'in sayfalarını Hitler, Mussolini ve Tojo bir çok kez ziyaret edecek hepsinde de liberal değerlerin savunucu Superman tarafından bir temiz dayak yiyeceklerdi. Üstelik Superman Amerikan düşmanlarına savaş açarken yalnız da değildi, ilk çıkışını 1941'de yapan Kaptan Amerika daha ilk sayısında Hitler'i tokatlayacak aynı dönemde basılan Hawkman ve Star-Spangled Kid de Superman ve Kaptan Amerika'nın açtığı yolda ilerleyeceklerdi. .
Meselenin sadece erkekleri etkilemek değil, topyekün toplumu taarruz havasına sokmak olduğu düşünülürse DC'nin ikonik figürlerinden Wonder Woman'ın bu dönemde kadın okuyuculara yönelik olarak basılmaya başladığını da belirtmekte yarar var. Bir kadın hakları savunucusu psikolog William Marston'ın kadınların sözcüsü olarak tasarladığı Wonder Woman'ın burada belirtmeye gerek görülmeyen açık nedenlerden dolayı daha fazla ilgi duyanların bu dönemde Amerikan ergen erkekleri olduğunu da bir dipnot olarak düşelim | Bu dönemde Superman'in sayfalarını Hitler, Mussolini ve Tojo bir çok kez ziyaret edecek hepsinde de liberal değerlerin savunucusu Superman tarafından bir temiz dayak yiyeceklerdi. |
Savaşın bitişi kazanan tarafa derin bir oh çektirirken süper kahramanlar ise sıkıntılı bir döneme giriyorlardı. Dünyayı tehdit etmiş Nazilerle veya "sarı şeytan" Japonlara kafa tutmuş süper kahramanlar savaş bitip evlerine döndüklerine ne yapacaklarını bilemez haldeydiler. Tekrar basit suçlulara karşı savaş açmak okuyucuları çok tatmin etmemeye başlamıştı. Bu dönemde kahramanlar güçten düşerken romantizm, korku, hiciv gibi farklı çizgi roman tarzları endüstriyi genişleten etmenler oldular. Ancak 1954'e geldiğimizde tüm sektöre darbe vuran "CODE" (The Comic Code Authority), Altın Çağı'nda bitişini sembolü oldu.
CODE'ın ne olduğunu neler getirdiğini (veya götürdüğünü) ve çizgi romanların Gümüş Çağı'nı başlatacak Örümcek Adam'ın bahsini ise bir sonraki yazıya bırakalım.
Yazar: Efe Baysal
CODE'ın ne olduğunu neler getirdiğini (veya götürdüğünü) ve çizgi romanların Gümüş Çağı'nı başlatacak Örümcek Adam'ın bahsini ise bir sonraki yazıya bırakalım.
Yazar: Efe Baysal